:)
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

:)

caDDe soqq .. )
 
AnasayfaGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 "Huşu ve Tevazu"-Hakk'a Saygı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ChaoS




Mesaj Sayısı : 181
Kayıt tarihi : 11/07/07

"Huşu ve Tevazu"-Hakk'a Saygı Empty
MesajKonu: "Huşu ve Tevazu"-Hakk'a Saygı   "Huşu ve Tevazu"-Hakk'a Saygı Icon_minitimeC.tesi Tem. 14, 2007 7:17 am

Huşu hakkında Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Şüphesiz müminler kurtuluşa erdiler. Onlar namazlarını huşu içinde kılanlardır.”[ Mü’minun 23/1-2.]
Abdullah b. Mesud (r.a) rivayet ediyor: Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Kalbinde zerre kadar kibir olan kimse cennete giremez. Kalbinde zerre kadar iman olan kimse de cehenneme girmez.”

Mecliste bulunan bir adam, “Yâ Resulalllah! Bir adam elbisesinin güzel olmasını seviyor, bu kibir midir?” diye sordu; Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ güzeldir; güzel olan şeyleri sever. Kibir, kendisine hak gelince burun büküp onu kabul etmemek ve insanları küçük görmektir.”[ Müslim, İmân, 147; Ebu Davud, Libâs, 26; Tirmizî, Birr, 61; İbn Mâce, Zühd, 16; Ahmed, Müsned, 1/385; İbn Hibbân, Sahîh, nr. 5466.]

Enes b. Mâlik (r.a) şöyle rivayet etmiştir: “Resulullah (s.a.v), hastaları ziyaret eder, cenazeye katılır, merkebe biner, köle de olsa herkesin davetine giderdi. Kurayza ve Nadîr yahudilerinin hıyanetlerinin cezalandırıldığı gün, Peygamber Efendimiz (s.a.v) hurma lifinden yapılmış bir yuları ve yine liften mamul bir palanı olan merkebe binmişti.”[ Tirmizî, Cenâiz, 32; İbn Mâce, Zühd, 16.]

Huşu, Hakk’a saygı ile boyun eğmektir.

Tevazu, Hakk’a gönül hoşluğu ile teslim olmak ve ilâhî hükme itirazı terketmektir.

Huzeyfe (r.a) demiştir ki: “Dininizden ilk kaybedeceğiniz şey huşudur.”

Bir tanesine, “Huşu nedir?” diye sorulunca şu cevabı vermiştir: “Huşu, kalbin bütün himmet ve düşüncesini toplayarak Cenâb-ı Hakk’ın huzurunda hazır bir halde bulunmasıdır.”

Sehl b. Abdullah-ı Tüsterî demiştir ki: “Kimin kalbi huşu içinde olursa, şeytan ona yaklaşamaz.”

Denilmiştir ki: Bir kulun birileri tarafından kızdırıldığında, aksine hareket edildiğinde veya kendisine ret cevabı verildiğinde hepsini kabul ile karşılaması, onda huşunun bulunduğunu gösterir.

Bir tanesi demiştir ki: “Kalbin huşuu, gözleri gereksiz yere sağa sola bakmaktan alıkoymaktır.”

Muhammed b. Ali Hakîm-i Tirmizî demiştir ki: “Gerçek huşuyu elde eden kimse, şehvet ateşi sönmüş, göğsündeki hırs dumanı sakinleşmiş, Allah’ın azamet nuru kalbini aydınlatmış ve böylece şehveti ölmüş, kalbi dirilmiş ve bütün âzaları huşuya bürünmüş kimsedir.”

Hasan-ı Basrî demiştir ki: “Huşu, kalpten hiç ayrılmayan ilâhî korkudur.”

Cüneyd-i Bağdâdî’ye, “Huşu nedir?” diye sorduklarında, “Kalplerin bütün gaybları (gizlilikleri ve sırları) bilen yüce Allah’a karşı zillet içinde bulunmasıdır” demiştir.

Allah Teâlâ bir âyette şöyle buyurmuştur:

“Rahmânın kulları yeryüzünde huşu ve tevazu içinde yürürler.”[ Furkân 25/63.]

Üstadım Ebu Ali Dekkâk’ın (rah) şöyle dediğini işittim: “Âyetin mânası, onlar, tevazu ve huşu içinde yürürler demektir.”

Yine onun bu âyetin tefsirini yaparken şöyle dediğini işittim: “Rahmânın kulları yürürken ayakkabılarının bağını bile beğenmezler (Hiçbir halde hiçbir şeyle kibirlenmezler).”

Âlimler huşunun yerinin kalp olduğu konusunda görüş birliği içindedirler.

Âriflerden biri, bir adamı gördü. Adam, belini bükmüş, başını eğmiş, gözlerini yummuş bir vaziyette oturuyordu. Ârif, adama göğsünü işaret ederek, “Ey falanca, huşu buradadır, omuzlarda değildir” dedi.

Rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v), namazda sakalıyla oynayan bir adamı gördüğünde,
“Eğer bu adamın kalbi huşu içinde olsaydı, âzaları da huşulu (sakin ve huzur içinde) olurdu”[ Hakîm-i Tirmizî, Nevâdirü’l-Usul, 2/344; İbn Ebu Şeybe, Musannef, 2/190; Süyutî, es-Sagîr, nr. 7447.] buyurdu.

Denilmiştir ki: Namazda huşunun şartı, namaz kılan kimsenin sağında ve solunda kimin namaz kıldığını bilmeyecek derecede kendini namaza vermesidir.

Huşuyu şöyle tarif etmek de mümkündür:

Huşu, kalbin Hak Teâlâ’yı müşahede etmesinden dolayı iç âlemin edeple boyun eğmesidir.

Huşu, yüce rabbi müşahede anında kalbin kendinden geçmesidir.

Denilmiştir ki: Huşu, hakikat sultanı ortaya çıkınca, kalbin eriyip boyun bükmesidir.

Şöyle de denmiştir: Huşu, ilâhî heybetin kalbi kaplamasının başlangıcıdır.

Yine denilmiştir ki: Huşu, hakikatin aniden açılması esnasında kalbe gelen ürperti ve titremedir.

Fudayl b. İyâz demiştir ki: “Önceki büyükler, bir kimsenin dışındaki huşunun içindeki huşudan daha fazla olmasını hoş bulmazlardı.”

Ebu Süleyman Dârânî demiştir ki: “Eğer bütün insanlar toplanıp benim kendimi alçalttığımdan daha fazla alçaltmaya çalışsalar, buna güçleri yetmezdi (Ben nefsimi, kimsenin alçaltamayacağı kadar aşağıda görürüm).”

Denilmiştir ki: Kim kendini kendi gözünde düşük ve değersiz görmezse, başkasının yanında yüksek ve kıymetli olmaz.[ Bu sözde şu hadise işaret vardır: “Kim Allah için tevazu gösterirse, Allah onu yüceltir. Kim de kendini beğenip kibir gösterirse Allah onu alçaltır” (bk. Müslim, Birr, 69; Tirmizî, Birr, 82; Dârimî, Zekât, 34; Mâlik, Sadaka, 12; Ahmed, Müsned, 2/386).]
Kuşeyri Risalesi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
"Huşu ve Tevazu"-Hakk'a Saygı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
:) :: DİN ve İSLAMİYET DÜNYASI :: İslami Bilgiler-
Buraya geçin: